25 Temmuz 2013 Perşembe

gün bu/..


"Kaldığın yerden devam etmenin karanlığı benzemiyor hiçbir çaresizliğe' yazmışlar..



..........................................
......................................................
......................................................


        Bugün, kaldığım yerden devam edebilmek için canımı dişime katıyorum. Derimin altında özlemden çatır çatır olmuş bir yerler var. Bir de adını gizlemiş birkaç damla. Sanki köşe başından döneceksin. Sanki pencereden sarktığım da yine dünyanın en güzel gözleriyle bana bakacaksın yeryüzünden!Bugün, kaldığım yerden devam edebilmek için canımı dişime katıyorum. Derimin altında özlemden çatır çatır olmuş bir yerler var. Bir de adını gizlemiş birkaç damla. Sanki köşe başından döneceksin. Sanki pencereden sarktığım da yine dünyanın en güzel gözleriyle bana bakacaksın yeryüzünden!Bugün, kaldığım yerden devam edebilmek için canımı dişime katıyorum. Derimin altında özlemden çatır çatır olmuş bir yerler var. Bir de adını gizlemiş birkaç damla. Sanki köşe başından döneceksin. Sanki pencereden sarktığım da yine dünyanın en güzel gözleriyle bana bakacaksın yeryüzünden!Bugün, kaldığım yerden devam edebilmek için canımı dişime katıyorum. Derimin altında özlemden çatır çatır olmuş bir yerler var. Bir de adını gizlemiş birkaç damla. Sanki köşe başından döneceksin. Sanki pencereden sarktığım da yine dünyanın en güzel gözleriyle bana bakacaksın yeryüzünden!



13 Temmuz Cumartesi saat 22' ye yakındı. Bir derdim vardı, bin dermana bedel.. En büyük acılar da dilsizdi, hakikaten. 



12 Temmuz 2013 Cuma

Artık duyulmayan bir kelime cebimde. Diğer cebimde 'bir daha....' kaygısı. İşte bir nefes daha tutuluyor, bir soluk daha göğüs kafesine hapsediliyor, bir uyku daha gömülüyor, bir bulut daha kararıyor, bir mum devriliyor ahşap ruhlara. Mavi kertenkele teker teker kopartıyor dikenleri. Yitirmek üzerine düşünülüyor. Bir saat başka bir saate nasıl devrilir, bir yaşam bir yaşama, iki el tüm boşluklarına nasıl devrilir, yollar paralelliklerini boğup nasıl kesişir?


12 Temmuz 2013' te, saat 21' de öleceğim. Kaşındığım bir yerde öleceğim. Altı çizilmiş satırların arasında idam edeceğim kendimi. Kupkuru bir keder, yalnızlıktan ve kırılganlıktan gittiğin yollara damlayacağım. Gün, kurutacak mavi kertenkelenin dönüş yolunu. Ama söz, yüzüstü ağlayacağım.





4 Mayıs 2013 Cumartesi




..muhtemelen dördüncü yılını yaratacak bir cümle değil yalnızca

       'korku bu kadar içselleşmeli miydi? kızgınlık ruhumuzda!'

   hemen ardına da /ölüm yakın/ ölüm yakın tarih diye düşülmüş bir not. tam da aklıma seni düşürecek halde.. bir kitap kapağının içerisine yazdıkların. yontulmuş bir alfabeden türeyenlerden başka, bütün sayfalar kendilerini aramaktalar.



biz de ' o gün' anlamalıydık,
                 'bitme' nin anlık o-
lduğunu, kirpiğin yere düştüğünde kelimenin tükendiğini. ardından ne yaşandıysa bitirmeye yaşandı. ardında olmak fikri, hep kaşındırdı kendini bitiren anları.



              bir de pasajlardan yürütülen Angel Dayı' lar vardı. gelenek, her sokakta bir masal kitabı buldurduğundan sana, asırlarca hasete çakılı kaldın.
   
        dünyanın ilk soluğu böyle alındı işte...

20 Mart 2013 Çarşamba

çünkü bütün bu anlar her işittiğimize defalarca inanmak durumunda kaldığımız ve inançlarımızı her delikten işittiğimiz anlar.

11 Mart 2013 Pazartesi


ölümün defterini tutmak zor, telaşını bastırmak da. Evvela Ali' nin öldürüldüğü 4 yılını bulacak. Sonra Ali' nin o mektubun gelemeyişi de, Ali' nin ellerinden düşen ellerimde, Ali' ye düzgün bir veda edemeyişim de, bir daha kimseyi öyle çok sevemeyişim de.


           ali yazmış: 
                   "çünkü berfin, her ağladığımda bir de dönüp gözyaşlarımı doldurduğum şişeler var. sana geleceğini bildiğim için izlemekten doyamadığım bir mektup. hem gülüşün var, az da olsa sabrımızı da."

  

"ali yanımda olsaydı, hayatım nasıl olurdu?" sorularına en çok düştüğüm günlerdir bu günler. Ali' yle 20si için sözleşmiştik 4 yıl önce. Ali, Ali olduğu için öldürülmeden önce. 


"yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben."'i  yazmıştı Mungan. Sen okurdun en çok. Omuz omuzaydık yine. Aklımıza takılması boşuna değilmiş. Sen gidince ne söylediğini bu kelimelerin, en sert haliyle anladım.


yine..
     
   

5 Ocak 2013 Cumartesi




özlemin sizi nerenizden, ne zaman kıstıracağını bilmiyorsunuz. aylar sonra ilk kez, sabah sabah tek istediğim Sara' ya 'Dzien Dobry!' demek, donmuş denizin üzerinde yürümeye gitmek, yollarda üşümek, kimseye tam anlamıyla dokunamadığın bir yerde hep kendine dönmek. ilk kez, uykumdan döndürecek kadar. dilin döndüğünce anlatıp anlayabildiğin kısıtlı ve kıymetli olan her şeyi. hiçbir şeyi 'zaman'a bırakmadan. 'zaman' yok olsun, intiharlar düşer. temassızlık değil kırdıran, uyumsuzluk. biz hep katillerin tekliğine inandırıldık, hırsızların ve düzen bozanların da. her baktığımda tüm detayları görebildiğim akşamları.. kimsenin kimseyi kendisine indirgemediği sabırlı zamanları da..


                      'değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez' yazmıştı O. ah bilse..

10 Kasım 2012 Cumartesi

Dünyanın tek derdi vaktinde söylenmeyen sözler olmalı. Fakat, değil...